(“5 dakika tefekkür” ve “Malûmlar”a taşlama, mısra mısra haşlama):
• “Allah’ın lâneti, zâlimler üstüne olsun!.” (Kur’ân-ı Kerîm; 7/A’râf Sûresi, âyet 44’den), “Muhakkak Allah, (…) zulmedenleri ne bağışlar, ne de doğru bir yola eriştirir.” (4/Nisâ Sûresi, âyet 168), “Ey îmân edenler; Yahûdî ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğruya iletmez.” (5/Mâide Sûresi, âyet: 51), “Ey îmân edenler! Eğer kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, sizi îmânınızdan çevirirler, kâfir ederler!.” (3/Âl-i İmrân Sûresi, âyet 100), “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahûdîler ve ne de Hıristiyanlar, asla senden râzı olmazlar.” (2/Bakara Sûresi, âyet: 120’den), “Zulmedenlere meyletmeyin (yakınlık göstermeyin) ki, size ateş dokunur ve Allah’tan başka dostlarınız da yoktur, sonra kurtulamazsınız” (11/Hûd Sûresi, âyet 113), “İçinizden iyi ve yararlı olana dâvet eden, doğru olanı emreden bir topluluk çıksın. İşte gerçek kurtuluşa kavuşanlar onlardır.”, “Siz Müslümanlar; insanlığın iyiliği için çıkarılmış bir topluluksunuz, doğru olanı emreder, eğri olandan insanları sakındırırsınız.”, “Sizden, insanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten meneden bir ‘lider kadro’ bulunsun. İşte onlar, iki cihan saadetine erenlerdir.”, “Ey îmân edenler! Sizden olmayanları dost edinmeyin! Sizi şaşırtmakta kusur etmezler, işlerinizin sarpa sarmasını arzu ederler. Görmüyor musunuz buğzları ağızlarından taşmakta…” (3/Âl-i İmrân Sûresi, âyet 104, 110, 118), “Sen onların dinlerine uymadıkça; Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: ‘Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.’ Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır!” (2/Bakara Sûresi, âyet 120).
• “İnsanın sevmesi ve buğz etmesi, vermesi ve vermemesi Allah için olursa, îmânı kâmil olmuştur.”, “Hübb’ül vatan minel îmân (Vatan sevgisi îmândandır)”, “Birlikte râhmet, ayrılıkta azâb vardır.”, “Küfür tek millettir!”. (Hz. Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”)
• *“Hiçbir amelime (ibâdetime) güvenmiyorum. Sâdece Allah’ın düşmanlarına düşmanlığım var!” (Seyyid Abdülhakim Arvasî “r. aleyh”)
• “Masonların (m. 1900) senesi ictimâ’ına âit zabıtların yüzikinci sahifaesinde, ‘Dindârlara ve ma’bedlere galebe çalmak kâfi değildir. Asıl
maksadımız, dinleri yok etmekdir) yazılıdır.” (Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; Hakîkat Kitabevi, İst. 2012, sy. 25, 1043)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
“Yeni Akit Gazetesi Köşe Yazarı Prof. Dr. Ahmet Maranki” Hocamız, 3 ve 4 Kasım 2025 günlü köşe yazılarında, hemen her zaman olduğu gibi yine oldukça dikkat çeken “Cumhuriyetimizin 102 Yılında 100 Yılın İtirafları” başlığı altında “Bankacı David Rockefeller”i ele almakta ve hakkında “12 Haziran 1915; New York’ta doğmuş ve 101 yaşında ölmüştür” dedikten sonra aynen şöyle devam etmektedir; “Dünyanın en büyük küresel kuruluşların; Chase Manhattan Corporation’ın başkanı, bankacı ve petrol milyarder Rockefeller ailesinin üçüncü kuşaktan en yaşlı üyesidir!
2014 yılında 100 yılın itirafları diye dünyada İngilizce olarak yayınlandığı iddia edilen; Rockefeller’e atfedilen bu itiraflar, aslında hepimizin bildiği ve bugüne kadar yaşanmış târihi ve acı dolu ve ders alınması gereken gerçeklerdir!..
Yüzyılın İtirafları Türkiye ve Türk Kimliği
Yazar Hüseyin Adıgüzel adıyla nadir kitaptan 2023 yılında Bilge Oğuz yayınları tarafından basılmış ve nadir kitapçılık tarafından hâlen satılmakta” (olan) “bu kitap hakkında ilginç yaklaşımlar mevcuttur!..
Yüzyılın İtirafları = Malûmun İlânı!..
…Cumhuriyetimizin 102. yılında kim ne derse desin hadiseleri sizinle paylaşarak takdiri milletimize bırakıyoruz!..
-Dünyayı kimler idare ediyor?..
-Dünya liderleri yazılmış senaryoları mı uyguluyor?
-Dünyanın başına gelen olaylar tesadüf mü?
-Yoksa senaryosu yazılmış bir oyunun yine senaristlerce sınırları çizilen devletlerde seçilen liderler eliyle hayâta geçirilmesi oyunu mudur?
ABD’li Yahudi bankacı David Rockefeller’a ithaf edilen ‘Yüzyılın İtirafları’ kitabı ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felâketler getirdiği açık (seçik) olarak ortaya çıkmıştır.
Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sâdece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler yanında; bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür! Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir.
Devletleri önümüze listeleri konulup seçtirilen liderler ve kadroları mı; Türkiye’yi küresel sermaye içimize yerleştirdiği devşirme ve dönme ve onların satın aldıkları kadrolarla bir üst akıl’la nasıl yönetiyor? Kararı milletimiz versin!..
Dünyayı kimler idare ediyor?..
-Dünya liderleri yazılmış senaryoları mı uyguluyor?
-Yoksa senaryosu yazılmış bir oyunun yine senaristlerce sınırlar çizilen ulus devletlerde seçtirilen liderler eliyle hayata geçirilmesi oyunu mudur?
Milletimiz yıllardır ‘Cambaza baktırılarak’ uyutuluyor mu?
Rockfeller’in ‘100 YILIN İTİRAFLARI’ kitabında en önemli olan; ‘Türkiye’de Olaylar Yaşanmadan Yazılması’ önemlidir!..
Bunların esas hedefleri ülkelerin başlarına seçtikleri liderlerden çok ülkeleri ele geçirme plânları Türkiye’de de; Türkiye ve Türklerdir!..
Kitapta: Türkiye ile ilgili iddia edilen ve Türkiye’de yaşanmış ve Anadolu insanına yaşatılmış olan hadiselere yaşanmadan yazılıp yayınlanması insanlığın ders alması açısından önemli(dir):
Türkiye’de Sağ-Sol Çatışmalarını Körükledik!..
Provokatörlerimizin çalışmaları ile 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında âdeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu. Birkaç kişi zenginleşmiş, halk ise sefalete düşmüştü. Provokatörler için halkı ayaklandırmak zor olmadı. Ülke o dereceye geldi ki, sokaklarda her gün elli–altmış kişi öldürülüyordu. Bütün ülke terör korkusundan âdeta sinmiş saklanmıştı. Binlerce Türk genci, bizim uydurduğumuz ideolojiler esasında can verdi. Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti. Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çâresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti! Herkes o kurtarıcıyı bekliyordu!
Biz hedefimize ulaşmıştık…
Zamanı gelince bilgimiz dâhilinde indirilen bir darbe ile terör bitti, ortalık sakinleşti.
Çünkü provokatörler işi bitirmişler, geriye dönmüşlerdi. Burada oynadığımız oyun, milleti birbirine düşürüp çâresiz bırakmak ve onlara bir kurtarıcı göndermekti. Bu durumda o kurtarıcı, kim olursa olsun, ‘anarşiyi–terörü bitiren, ölümleri sonlandıran’ insan olarak kabul görecekti. Bizim demokrasi uğrundaki mücâdelemizin esası (da) buydu.
Askeri hükümet çok sert tedbirlerle bir müddet ülkeyi yönetti. Ellinin üzerinde genç, haklı–haksız sağdan ve soldan ayırımı yapılmadan idâm edildi.
Bu sert cezalar tesirini çabuk gösterdi ve ülke bir anda süt liman oldu!
Askeri hükümet bir müddet sonra ülkeyi sivil yönetime devretti.
Bizim istediğimiz bir kişi iktidarın sahibi oldu. Askeri darbeyi yapan şahıs cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim büyük şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler!
Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Bu durumdan hem bizim şirketlerimiz faydalandı hem de ülke boğazına kadar borç batağına girdi!..
Türkiye, kapitalizmi o kadar güzel uyguladı ki, yeni birçok vurgun ve soygun metodları bulundu.
Hayâli ihracat arttı, bankaların içi boşaltıldı, rüşvet devletin her kademesine girdi!
Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, yazar-çizer takımına (gazeteci, dergi yazarı) bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.’
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Kıymetli Araştırmacı Yazar Hocamız sözlerini, “yukarıda yazılanların bugün de devam ettiğinin takdirini okuyucularımıza bırakıyorum” diyerek ilk bölümü noktalamakta, sonrasında ise “Rockfeller’in kaleminden şöyle devam etmektedir:
Kardeşlik, dostluk, iyi niyet, dürüstlük, ahlâklı ticaret unutuldu
Binlerce sahtekâr, yalancı, hem devlet kadrolarını, hem bankaları, hem de özel şirketleri doldurdu! Türkiye’nin bugünkü manzarasının sebebi 12 Eylül ihtilalidir desem abartmam!
Ülke yapılanları görenler tarafından alttan alta kışkırtılmaya başlandı.
Halk tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık. Önce, bir örgüt kurdurduk!
Sonra küçük bir kasabaya baskın yaptırdık!
Ülkenin gündemi bir anda değişti…
Terörü Biz Örgütledik ve Çözümünü Engelledik!..
Kürt PKK terörü, şehit edilen asker ve polisler, halka her sıkıntıyı unutturdu. Türkiye otuz yıldır (kitabın yazıldığı yıl 2014 senesidir) bu mesele ile uğraşıyor.
Sonuç almasını her defasında engelledik.
PKK’nın liderini ‘idam edilmemek’ kaydı ile biz teslim ettik.
Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu.!
Binlerce insan bu terör dalgası içerisinde ölüp gitti. Türkiye hem siyasi, hem ekonomik, hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı.
Ülkenin düzgün hâle getirilebilmesi için bize başvurmak zorunda kaldı.
Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık.
Kabul ettiler. Bu işler için harcadığımız dolarların birkaç katını kazandık ve Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık!..
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor!..
Böyle bir ülkenin uzun boylu yaşaması pek mümkün değildir.
Ya ruhlarda bir ihtilal yaparak yeniden kendileri olacaklar, ya da târihten silinip gidecekler.
Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır…”
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
“Sn. Maranki Hocamız” sözleri/yazısı’nı “Son günlerdeki Terörsüz Türkiye Çalışma Ve Gayretleri Cumhur İttifakı olarak bu sefer farkında olarak; “Ruhlarımızda Bir İnkılab Yaparak; Kendimiz Olacağız”. Bunların plânlarına da bir son vereceğiz inşallah!.. Yarın olmasa da; çok yakın!..” diyerek bitirmiş bulunmaktadır.
“Üstâd Kalem/Hocamız” makâlesini noktalamışlar ya, ortada “Rockfeller’in kısmen anlattığı” nesiller boyunca devam edegelen bir “Masonik zihniyet” var ki, bütün bu söylenenlerin hazîn diğer bir yönü, işte tam da burasıdır:
“Masonluk: Birtakım kardeşlik ilkelerine bağlı birbirlerini işaret ve amblemlerle tanıyan ve ‘Loca’ denilen bölümlere ayrılan kimselerden kurulu, kısmen gizli dernek, Mason derneğine bağlı olma (Faranmasonluk veya Farmasonluk) şeklinde anlandırılır.
…Masonlar, Menşe’leri olan yapı ustaları loncalarına uygun olarak çırak, kalfa ve usta (yahut üstâd) derecelerine ayrılırlar. Loca toplantılarında üyeler birer deri önlük takarlar. Loca toplantılarında konuşulanların saklı tutulması şartı üyeleri sır tutmaya ve dedikoduları önlemeye zorlar. Türkiye’de Masonluk, 1723’te düzenli bir hâl aldı. Şartlara ve usülüne uygun olarak açılan ilk loca İskoçya büyük locasına bağlı olarak 1738’de kurulan Halep locası oldu. Bu tarihten 1820 yılına kadar çeşitli vilâyetlerde yeni localar açıldı. Bu localarda müslüman olmayanlar çoğunluktaydı. Daha sonra 1856-61 yılları arasında İngiltere büyük locasına bağlı olarak kurulan localarda Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa, Prens Halim Paşa, Mevlevi Şeyhi Ataullah Efendi, Polis Müdürü Said Mehmed vb. gibi çeşitli din ve devlet adamları görev aldılar. Yine bu tarihlerde Fransa Büyük locasının İstanbul ve İzmir’de açtığı şubelerinde Müşir Fuad Paşa, Pertev Paşa gibi seçkin kişiler, Reşid Paşa, Süleyman Paşa gibi devlet idarecileri localara girdiler. Masonluğa kesinlikle karşı olan Sultan II. Abdülhamid Hân zamanında masonluğun gelişmesi durdu. Ancak Meşrutiyet’ten sonra, Selânik’te mason olan Jön Türkler, Hareket Ordusu’yla İstanbul’a gelerek iktidarı ele geçirince Türkiye masonluğu için yeni bir dönem başladı. Ancak locaların kuruluşunda Masonluk geleneğine aykırı düşen uygulamalar yüzünden diğer ülkelerdeki büyük localarca benimsenmeyen Türkiye Masonluğu ve faaliyetleri uzun süre karışık bir biçimde sürdü.
Türkiye Büyük Locası (Türk Yükseltme Cemiyeti) 1964’te İskoçya, 1970’de İngiltere büyük locasınca, kuruluşu 1908 öncesine dayanan eski bir kuruluş olarak resmen tanındı. Bugün İstanbul’da 26, Ankara’da 14, İzmir’de 18 loca bulunmaktadır. Büyük Loca’nın merkezi İstanbul’dadır.” (Tercüman Gazetesi Ansiklopedik İslâm Lûgatı; İst. 1982, C. 2, sy. 405-406)
“Masonluk: İnsanlar arasında din, dil ve ırk farkı gözetmeden kardeşlik, hürriyet, eşitlik ve adâlet ilkelerini savunduğunu iddia eden daha çok Yahûdilik temlleri üzerine dayalı millî ve mânevî değerleri bozmak gâyesi ile kurulmuş kısmen gizli bir cemiyet. Eski Mısır’dan alınmış bâzı sembollerle birlikte; Yahûdi târih, din ve sembolleriyle çok yakın bir bağlantısı olan gizli masonluk yolunun resmen kuruluş târihi 16. asrın sonudur. Teşkilât bilhassa 18. asrın başından îtibaren gelişme göstermeye başladı. Bu asrın başlarında İngiltere’de 6 mason locası vardı. 24 Haziran 1717’de ilk büyük locası kuruldu.
1721 senesinde Montagu Dükünün masonluğu kabul etmesinden sonra, İngiliz Kraliyet Âilesi tamamen mason oldu ve bu durumu devâm ettirdi. İskoç Büyük Locası ise 30 Kasım 1736’da kuruldu.
Amerika Birleşik Devletleri’nde, ilk mason locası 1730 senesinde kurulmuş ve süratle yayılmıştır. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde 49 büyük loca, 15.770 loca ve 4 milyonun üstünde üye mevcuttur.
1877 Mason Locaları Genel Toplantısında üyelerin yeminlerini kutsal kitaplar üzerine değil, nâmus üzerine yapmaları kararlaştırıldı. Masonların 1900 senesinde bir toplantıda aldıkları kararla ilgili zabıtların 102’nci sayfasında ‘Dindârlara ve mâbedlere galebe çalmak (gâlib gelmek) kâfi değildir, asıl maksadımız dinleri yok etmektir’ yazılıdır. Papalık da Katoliklerin mason olmalarını yasaklamıştır.
Masonlar, İslâmiyeti mason localarının direktiflerine uygun olarak anlatan din kitapları, Kur’ân-ı Kerîm tefsirleri, ilmihâller yazdırdıkları gibi, bu kimselere ‘büyük İslâm âlimi, müctehid, müceddid’ gibi isimleri yakıştırarak Müslümanları gerçek İslâmiyetten uzaklaştırmaya çalışmışlardır. Cemâleddîn Efgânî, Muhammed Abduh, Reşit Rızâ gibi kimseler, bunun önemli misâlini teşkil ederler.
Fransa’da basılan Les Franco-Macons kitabında bunlar övülmekte, ‘Mısır’da kurulan mason localarının başına Cemâleddîn Efgânî ve ondan sonra Muhammed Abduh getirildi. Bunlar Müslümanlar arasında masonluğun yayılmasına çok yardım ettiler’ denilmektedir.
Bugün dünyâda en yaygın olan mason kulüpleri Rotary ve Lions’tur. Asil, zengin, devlet adamı, ilim adamı gibi şöhret ve îtibar sâhibi veya ileride mevki ve makam kazanabilecek kimseleri tercihen cemiyetlerine uye kaydederler…
Üye olmayanlara merâsimleri hakkında bilgi vermedikleri gibi, üyeler arasında sıkı bir bağlılık ve gizlilik isterler. Birbirlerini muhtelif işâret ve amblemlerle tanırlar. Masonluğun gizlilikle ilgi genel prensibini şu şekilde ifâde etmek mümkündür: ‘Masonluk kendini bir yerde hissettirmeli fakat hiçbir yerde görünmemelidir.’
Türkiye’de Masonluk: On sekizinci asrın başlarında Halep ve İzmir’de locaların açılması ile faaliyete geçen masonluk; Hama, Humus ve İstanbul localarını (kurarak) genişledi. (…) 1861 yılında Mısırlı Prens Halîm Paşa, mason Osmanlı Şurâ-yı Âlisini kurunca, Reşid Paşa, Fuat Paşa, Süleymân Paşa, Mithad Paşa gibi ileri gelen devlet adamları da mason locasına girdiler. Sultan İkinci Abdülhamîd Hân, bunların çalışmalarını, gâyelerini, din ve devlet aleyhine bulunduğundan sıkı takibat altına aldı. Bunun için, İkinci Meşrûtiyetin îlânından sonra çoğunluğu mason olan Jön Türkler ve İttihatçılar (Talap Paşa, Enver Paşa, Mahmûd Şevket Paşa, Cemâl Paşa, Süleyman Paşa, Hüseyin Câhid Yalçın, Emanuel Karasu, vs.) Hareket Ordusu ile İstanbul’a gelip iktidarda söz sâhibi olunca, Osmanlı Devletinde masonlar için yeni bir dönem başladı. 25 Haziran 1909’da Türkiye Büyük Locası kuruldu. O zaman faaliyette bulunan değişik adlardaki kocalar, bu kuruluşa katıldılar. Yapılan seçimde Talat Paşa büyük üstadlığa, Filozof Rıza Tevfik kâtipliğe, Albay Gâlib Bey büyük üstâd yardımcığına getirildiler. Çalışmalarına büyük bir hızla devam eden masonlar, bütün Osmanlı ülkesinde 32 loca açtılar. Birinci Dünyâ Savaşı sırasında Bahriye Nâzırı Cemâl Paşa, Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım ve Hayri Ürgüplü, Polis Müdürü Bedreddin Bey gibi tanınmış şahıslar da mason oldu. Birinci Dünyâ Savaşı bitip, Osmanlı Devleti işgâl edilmeye başlanınca, İttihat ve Terakkîye mensup masonlar, milletin gözünden düştükleri için, masonluktan çıkarıldılar. Cumhuriyetin ilânından sonra da çalışmalarına devâm eden masonların faaliyetleri, 1935 yılında çıkarılan bir kanunla yasaklandı. 1948 yılına kadar pasif kalan masonlar, Tıp Profesörü Mim Kemal Öke’nin başkanlığında Türkiye Mason Derneğini kurdular. Türkiye Büyük Locası (Türk Yükseltme Cemiyeti) 1964’te İskoçya Büyük Locası ve 1971’de İngiltere Büyük Locası tarafından tanındı. Bugün Türkiye’de aralarında çeşitli anlaşmazlıklar bulunan genelde dört mason derneği vardır. Bunlar: Türkiye Mason Derneği, Türk Yükseltme Cemiyeti, Türkiye Kültür ve Fikir Derneği ile Türkiye Büyük Mason Mahfili Derneği’dir.” (Türkiye Gazetesi Yeni Rehber Ansiklopedisi; İst. 1994, C. 13, sy. 279-280)
Saygıdeğer Okuyucularımız!..
Bütün bu vaki gelişmeler ve söylenen/yazılan gerçekler karşısında bizim/bizlerin ilâve edeceği iki çok önemli husus vardır. 1’ncisi, “Dünde kalan bu Masonlar’a, son yıllarda kimlerin eklendiği”, diğeri de “Halk Şâiri” olarak “Ali Kayıkçı”nın bu mes’eleyi nasıl bir şekilde dillendireceğidir?..”
Diyoruz ve bu his ve düşüncelerle kaleme aldığımız aşağıdaki iktibas/kaynak bilgiler ve mısralarımız ile Sizleri başbaşa bırakalım istiyoruz. Kalbî sevgi ve saygılarımızla…
TSK’nın içindeki masonların karargâh merkezi Fenerbahçe Orduevi’dir…
Ahit’in Çocukları, Türkiye’de İktidar Doğanlar, Tsk’daki Saklı Seçilmişler, Mason Komutanların Listesi…
MASON LOCALARI, kökleri dışarıda olup Yahudiler ve İsrail devletinin çıkarları için çalışan gizemli ve karanlık örgüt Türkiye’de yıllardır Atatürk maskesi altında kimlere hizmet ediyorlar?
Mason Komutanlar: Orgeneral Refik TULGA (33. Derece üstâd mason), Org. Eşref Manas (Üstâd Mason/Erenler Locası), Korgen. Selahattin Tokay (Sabataist ve Bilderberg üyesi), Korgen. Şefik Eensü (Üstâd Mason-Erenler Locası), Tümgen. Prof. Dr. S. Tahsin Aygün (Büyük Loca kurucusu), Tümamiral Necdet Tiryaki (33. Derece üstâd mason), Tümgen. Zeki Belgin (Ankara İnanış Locası), Tümgen. Necmi Ökten (Ankara Yıldız Locası), Tuggen. Prof. Dr. Kâmil Sokullu (Büyük Loca Kurucusu), Tuğgen. Prof. Dr. Necip Berksan (33. derece üstâd mason), Tuğgen. Prof. Dr. Saim Bostancı (Bilderberg üyesi), Tuğgen. A. Kemal Sarıay (Suprem Konsey üyesi), Tuğgen. Alaaddin Mizanoğlu (Ankara İnanış Locası), Tuğgen. A. Remzi Yiğitgüden (33. derece üstâd Mason), Tuğgen. İlker Güven (33. derece üstâd mason), Kur. Albay N. Tahsin Erol (Büyük Loca kurucusu), Kur. Albay Ertuğrul Alatlı (33. derece üstâd Mason), Oramiral Bülent Ulusu (Büyük Kulüp), Orgen. Hüseyin Kıvrıkoğlu (Büyük Külup), Orgen. Çevik Bir (Büyük Kulüp), Orgen. Yaşar Büyükanıt (Büyük Kulüp), Orgen. İlker Başbuğ (Büyük Kulüp Şeref Üyesi), Tümamiral Nezih İşeri.
Birkaç tane de Ordu dışından isim vermek gerekirse; Duran Akbulut, Yüksel Yalova, Tevfik Altınok, Atalay Şahinoğlu, Mehmet Moğultay, Süleyman Demirel Familyasının damadı ve CHP milletvekili İlhan Kesici, Sinan Aygün, Zeki Alasya, Süleyman Demirel vb.” (Mason Komutanlar-Süleyman Yeşilyurt/Araştırmacı Gazeteci)
= = = ( - 1 - ) = = =
Şu ahvâle ya bir bakın, “yıkılmadık, ayaktayız”;
“Hizmet yapıp, duâ alan”, “ataların sayesinde”;
“Osmanlı’nın, Selçuklu’nun; Hakk rızâsı pâyesinde;
Ne “duâlı millet”mişiz, “Resûl” yanlı o “pakt”tayız!..
İsimlere ya bir bakın, kimler nere “su taşımış?”;
“Adam” sandık, “cüdâm” çıktı, “Tel Aviv”ci bir “baş” imiş;
Nice “gizli sırları”mız, “yara”mızı hep “kaşımış!..”
Ne “duâlı millet”mişiz, “Resûl” yanlı o “pakt”tayız;
Şu ahvâle ya bir bakın, “yıkılmadık, ayaktayız!..”
İsimlere ya bir bakın, onca “om’zu kalabalık”;
Kimler duyduk, şaştık kaldık; bakar olduk “alık alık”;
Çoğu “sahte koruyucu”, sözde yaptı hep “babalık!..”
Ne “duâlı millet”mişiz, “Resûl” yanlı o “pakt”tayız;
Şu ahvâle ya bir bakın, “yıkılmadık, ayaktayız!..”
İsimlere ya bir bakın, “kimin için çalışmışlar?”;
Sahte “adlar-tabîyetler”, “kriptoya alışmışlar”;
“Ehl-i vatan” arasına, “adam” diye “karışmışlar!..”
Ne “duâlı millet”mişiz, “Resûl” yanlı o “pakt”tayız;
Şu ahvâle ya bir bakın, “yıkılmadık, ayaktayız!..”
KAYIKÇ’Ali “tekrar eyle”: “Ne duâlı millet”mişiz…
…Yıkılmadık, ayaktayız; “Marşı’mızı dinletmişiz…
…Şaşkolozlar ikrar etsin: ‘Biz aldanmış/zilletmişiz!..”
Ne “duâlı millet”mişiz, “Resûl” yanlı o “pakt”tayız;
Şu ahvâle ya bir bakın, “yıkılmadık, ayaktayız!..”
= = = ( - 2 - ) = = =
Ne isimler, kimler geçti; “Siyonist” bak kimi seçti?
“İskoçya”dan “İstanbul”a, “Selânik”le kim birleşti?
“İzmir”de ve “Ankara”da, “mânen” kimler çirkinleşti?..
“Asıl maksad dînî yıkmak”, “gâlib gelmek kâfi değil”;
“İtrail’”e şöyle bir bak, yıldan yıla köpekleşti!..
“Abdülhamîd” düşmanları; hep “muhalif/Mason” idi;
“Şimdikiler: Soya çekmiş”, sanma “3-5, 5-10” idi;
İşte liste, aklın şaşar; niceleri “fason” idi!..
“Asıl maksad dînî yıkmak”, “gâlib gelmek kâfi değil”;
“Londra”, “Berlin”, “Washington”u; “Tel Aviv”e “keson” idi!..
Şu “isimler”, şu “gâfiller”; kimler için, “nere” gitti?
“Cah’me” yakın “aldanış” çok; bir “karanlık” yere gitti;
Nicesi bak “Müslim” doğdu, sonra saptı “..fere” gitti!..
“Asıl maksad dînî yıkmak”, “gâlib gelmek kâfi değil”;
“Bakan” oldu, “Paşa” oldu; “musallâ”da “er’e” gitti!..
KAYIKÇ’Ali sen de şaştın, “tenkîdinde haddi aştın;
Ne isimler, kimler geçti; “öfkelendin/başkalaştın”;
“Taştan ağır lâflar” ettin, kâh “köpürdün”, kâhı “taştın!..”
“Asıl maksad dînî yıkmak”, “olanlar”a varsa meyil”;
“Sus-pus” kalıp oturmalar, “Müslümanlık” asla değil!..


FACEBOOK YORUMLAR