Bırakın Konuşmayı da Millet İçin Birşeyler Yapın!...

Erhan Usta, Başörtüsü Anayasa Değişikliği Teklifi için konuştu. Ak Parti grubu tarafından Anayasa değişiklik tekliflerini görüşmek üzere 11 Ocak 2023 tarihi için Grubumuzdan randevu talep edilmiştir.

Bu tarih, Kocaeli Milletvekilimiz Lütfü Türkkan ve CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın dokunulmazlıklarının kaldırılmasının, Karma Komisyonda görüşüleceği tarihti.
Meclis’te 1.760 adet dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin dosya varken, bunların içlerinden iki tanesinin cımbızla çekilerek Karma Komisyon gündemine getirilmesi hiçbir şekilde izah edilemeyecek bir tutumdur.
Böyle bir tarihte Ak Parti grubuyla bir Anayasa değişikliği teklifini görüşmeyi siyasi nezaket açısından uygun bulmadık. Daha sonra bir randevu talep edilmesi durumunda görüşeceğimizi de açık bir şekilde ifade ettik. Ancak Ak Parti grubu randevu talebini yenilemediği için bugüne kadar Anayasa değişikliği teklifi üzerine herhangi bir görüşme olmamıştır.
Bu tespiti yaptıktan sonra şimdi gelelim Cumhur İttifakının Anayasa değişiklik teklifine ilişkin düşüncelerimize; Öncelikle ifade etmek gerekir ki; 20 yıllık Ak Parti iktidarının son demlerinde Ak Partinin, istismar etmediği, tek bir alan, tahkir etmediği, tek bir kesim kalmamıştır.
Başörtüsünün, daha geniş ifadeyle kadınların kıyafetinin tekrar istismar edilmesini istemiyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada, Sayın Cumhurbaşkanının beyanlarından anlaşılmaktadır ki, Ak Parti başörtüsü meselesini, siyaset pazarında oy devşirilecek bir “gollük pas” olarak görmektedir.
Biz siyaseti bir pasta, başörtüsünüde o pastadan koparılacak, irice bir dilim olarak görmüyoruz. Tam tersine başörtüsü meselesinin geniş bir toplumsal mutabakatla ele alınmasını arzu ediyoruz.
Başörtüsü meselesi, esasında kapanmış bir yaradır. İnancı doğrultusunda, hür bir şekilde yaşamak, evrensel olarak, bireyin en temel hakkıdır. Elbette, bizim insanımızın da hakkıdır. Hâlihazırda, yürürlükte olan mevzuat da esasında, bunun için yeterlidir. Yani ne yasal ne de anayasal düzenlemeye esasen ihtiyaç yoktur.
Bu iş çözüldü mü diye sorulduğunda, iktidar mensupları “Evet, çözüldü.” diyorlar. Hatta, “Biz çözdük” diyorlar.
“Yasal bir eksiklik, uygulamada bir boşluk var mı?” diye sorulduğunda; “Hayır yok, hiçbir sıkıntı yok. Bu iş çözüldü” diyorlar.
Peki, o zaman size soruyorum? Madem, anayasada bir değişiklik ihtiyacı vardı, 20 yıldır siz neredeydiniz?
2010’daki anayasa referandumunda, bu değişikliği neden yapmadınız? Elinizi tutan mı oldu? Aklınıza mı gelmedi? Yazmayı mı unuttunuz?
2017’de, bir kez daha, anayasa referandumu yaptınız. Peki, o gün neredeydiniz? Bu değişikliği, o zaman niye yapmadınız?
Memleketin, bu kadar ağır sorunları varken; Milletimiz, her gün, bin bir dertle boğuşurken; esasında var olmayan bu mesele, maalesef geldi, siyasetin gündemini kapladı. Elbette, biz de bu duruma sırtımızı dönemeyiz!
Çünkü daha önceki denemeler de gösterdi ki, düzgün yapılmayan anayasa değişikliklerinin ortaya çıkardığı sorunları düzeltebilmek için, daha kapsamlı yeni anayasa değişiklikleri gerekmiştir.
Şu anda da Ak Partili arkadaşlarımız, ellerine eksik bir metni almışlar ve mutabakat arıyorlar.
Madem bu konu, yeniden siyasetin gündeminde, madem bu konu, yeniden masada; ozaman, Anayasaysa anayasa, mutabakatsa mutabakat, biz varız!
Gelin bu konu üzerindeki tüm tartışmaları kaldıralım. Bu kapanmış yaranın üzerinde vicdansızca tepinerek, kadınların en helal haklarını yeniden tartışmaya açmayalım.
Gelin, bu meseleyi, Türkiye’nin gündeminden, sonsuza dek, çekip çıkartalım.
Gelin, milletimizin tamamını kapsayacak, Gazi Meclisimizin bir bütün olarak arkasında dimdik duracağı, Türkiye’ye yakışır bir düzenleme yapalım.
Gerçekten, samimiyetle ve ortak akıllabu meseleyiçözme niyetindeyseniz; İYİ Parti ve CHP olarak, biz varız!
Çalışmamız burada. Biz buradayız. Eksikleri gideren, özgürlük alanlarını genişleten ve milletimizin ekseriyetini ortak bir noktada buluşturacak, teklifimiz hazır. Biz hazırız.
Millet için, memleket için, hayra vesile olacak, sahici bir mutabakata varıp, “esasında var olmayan” bu tartışmayı, tarihe gömmek için, biz hazırız.
Haydi buyurun! Milletimiz de görsün, şahitlik etsin. Gelin bu işe, bir büyük nokta koyalım. Millet-devlet bütünlüğüne, daha fazla zarar vermeyelim. Milleti bu konuyla, tekrar tekrar muhatap etmenin utancından siyaseti artık kurtaralım. Ve artık, milletimizin gerçek sorunlarına dönelim.
Kanayan yaralara dönelim. Geçim derdine dönelim. Kaynamayan tencerelere, okula aç giden, çocuklarımıza dönelim.
Siyasetin gerçek öznesine, milletimize dönelim. Başörtülü başörtüsüz, tüm kadınlara hayatını zindan eden, yakıcı meselelere gelelim.
Milletin korkularına değil, umutlarına talip olalım. Yeni hikâyeler yazmanın kavgasını verelim.
Vizyonla, projeyle, kadrolarımızla, siyasetimizle rekabet edelim.
Her kim ki; kadınlar başta olmak üzere, milletimizin her bir ferdinin; kılığına kıyafetine, haline, tavrına, meşrebine, sözüne, fikrine, vicdanına, her ne surette olursa olsun, el uzatmaya, dil uzatmaya kalkarsa; karşısında bizi bulacak, İYİ Parti’yi bulacaktır! Hiç kimse merak etmesin.
Değerli Milletvekilleri…
Anayasalar toplumsal uzlaşma metinleridir. Yapacağımız düzenlemede toplumun daha geniş kesiminin kabul etmesi veya arkasında durması önemlidir.
İYİ Partinin temel hak ve hürriyetlere bakışı tüm vatandaşlarımız yönünden ayrımcılıktan uzak, eşitlik ilkesine dayanmaktadır. Hür yaşamak her bireyin en temel hakkıdır.
Temel hak ve hürriyetler; insan olma sıfatından kaynaklı, uluslararası sözleşmelerle dünya çapında yer bulmuş ve Anayasamızda en yüksek düzeyde güvence altına alınmıştır.
Bu özgürlüklerin sınırlandırılması, kötüye kullanılmasının önlenmesi ve kullanımının durdurulması halleri de yine her hak ve özgürlükler özelinde olmak üzere Anayasal olarak bellidir.
Hakkın özüne dokunulmaması, ölçülülük, orantılılık bu bağlamda en önemli ilkelerdir.
Temel hak ve özgürlüklerle ilgili her türlü korumanın Anayasal düzenlemeyle olabileceği düşüncesini doğru bulmamakla birlikte, önümüze bir konu geldi ve biz bu başörtüsü konusunda destek vermek istiyoruz.
Temel hak ve özgürlükler esas, sınırlamalar istisna olmalıdır. Önemli olan yargı organlarının ve tüm uygulayıcıların Anayasa ve kanunların özünden ayrılmayan, ruhuna uygun yorum, tutum, uygulama ve kararları olacaktır.
İnsanların, din ve inanç eksenindeistismarı ve siyasi tartışmaların odağı yapılması toplumsal barışı bozacak son derece tehlikeli bir durumdur.
İYİ Parti olarak, siyasetin gündemini meşgul eden bu konuya tüm vatandaşlarımızı kapsayıcı olarak yaklaşıyoruz. Başını örten kadar örtmeyen, seküler kadınların da özgürlüğünü eşitlik temelinde ve tam bir tarafsızlıkla savunuyoruz.
Eksik ve çelişkilerle dolu bir metinle mutabakat aranmamalıdır, -mış- gibi yapılmamalıdır.
Ak Partinin Teklifinin yazım dili ve kanun tekniği açısından çelişkiler ve gereksiz tekrarlar içerdiğini öncelikle belirtmek isterim.
Teklif metninden gidildiğinde, en azından hiçbir kadın ya da kişinin dini inancının gereğini yerine getirme/getirmeme noktasında ayrımcılığa tabi tutulamayacağı, özellikle vurgulanmalıdır. Kimse inancını açıklamak ya da ispatlamak zorunda bırakılmamalıdır. Unutulmamalıdır ki Devlet tarafsızdır ve bu ancak kamu görevlilerinin tarafsızlığı ile sağlanabilecektir.
Başörtüsünün dini inanca bağlanması her şeyden önce başörtülü kadınlar açısından sakıncalıdır. Bir kadının niye başını örttüğüyle ilgilenilmesinin bir gereği yoktur.
Başörtüsünün dini inanca bağlanması, başka birisine bunun dinin inanç çerçevesinde olup-olmadığı hususunda değerlendirme yapmasına imkan verecektir.Bu durum da en fazla mütedeyyin kesimi yaralayacaktır.
Başörtülü kadınlar, neden kapandığına dair belgeyle mi gezecekler? Böyle bir belgeyi kim verecek? Böyle saçmalık olur mu?
Benim, yaşları 23 ile 27 arasında 3 tane kızım var. 2 tanesi başörtülü, 1 tanesi başı açık. Ben öyle bir metin istiyorum ki üçünün yaşayışını da, kıyafet tercihini de güvence altına alsın. Hiç kimse başı kapalı olanın hangi nedenle kapattığını sorgulamasın.
Ak Partinin başörtüsü metninin bazı cümleleri, keyfi şekilde kullanılmaya ve sübjektif değerlendirmeye açıktır. Ve ben getirilen bu metinde bir baba olarak, çocuklarımın tamamının yaşayışının güvence altında olduğuna kanaat getiremiyorum. Kimsenin de çocuğumun dini inancı gereği veya başka bir nedenle başını kapatmasının sorgulanmasını istemiyorum.
Bizim hazırladığımız öneride, kadınların başını örtme ya da örtmeme özgürlüğü ve giyim tercihleri anayasal güvence altına alınmaktadır.
Başörtüsü üzerinden kadınların hiçbir baskı ya da dayatmayla karşılaşmamaları sağlanmaktadır.
Ayrıca 24. Maddenin son cümlesinde yaptığımız değişiklikle, yapılan görevin gerektirdiği şekilde giyinme konusundaki tereddütler giderilmektedir. Toplumda sağlık, askerlik, hosteslik, polislik, adalet gibi belli hizmetler için öngörülen kıyafetlerle ilgili olarak da, başörtüsü tercihiyle ilgili bir engelleme olmaksızın, sıkıntı yaşanmaması sağlanmaktadır.
Şimdi gelelim 41. Maddeye…
Anayasanın Ailenin korunması ve çocuk haklarını düzenleyen 41 inci maddesi geçmişte üç kez değişikliğe uğramıştır.
2001 yılında maddenin birinci fıkrasının sonuna ‘ve eşler arasında eşitliğe dayanır ibaresi eklenmiş’, 2010 yılında ikinci fıkra olarak “Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir.’ ve üçüncü fıkra olarak ise “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alı.” ibareleri eklenmiştir.
Türk Medeni Kanunu aileye toplumsal bir olgu olarak bakmış; kanun koyucu toplumun temeli olarak gördüğü aileye; geniş aile ya da çekirdek aile ayrımı yapmaksızın, Anayasal düzeyde koruma öngörerek Devlete bu çerçevede ailenin huzur ve refahını koruma görevi vermiştir.
Toplumumuzda büyükanne, büyük baba, hala, teyze gibi her dereceden akrabaların birlikte yaşadıkları geniş aileler yaygındır. Aile içi şiddet özelinde, aileyi oluşturan her bireyin Devletin korumasında olduğu unutulmamalıdır.
Toplumsal konsensusun bir ifadesi olan Anayasa değişikliklerinin en yüksek seviyede uzlaşma ile gerçekleştirilmesi, korkudan değil toplumsal bir ihtiyaçtan kaynaklanması gereklidir.
Özellikle temel hak ve özgürlükler bağlamında getirilen değişikliklerin yeni açılımlar sağlaması gerekir. Burada çocuk gelinleri, küçüğün istismarını, kadına karşı şiddeti, kadın cinayetlerini önleyecek, azaltacak herhangi bir düzenleme söz konusu değildir. Maddeleri değil ilkeleri temel alan; ayrımcılığı değil birleştirmeyi önceleyen, ortak aklı arayan, katılımcı Anayasa yapım sürecinden uzaklaşmamalıyız.
Teklifle, evlilik birliği ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir ibarelerinin birinci fıkraya eklenmesi öngörülmektedir.
Türk Medeni Kanunu, ikinci kitabıyla aile hukuku düzenlenmektedir.124,134,185 ve diğer maddelerinde evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulacağı son derece nettir. 124 üncü maddesi ile erkek veya kadının on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemeyeceği, 143 üncü maddesi ile aile cüzdanı gösterilmeden evlenmenin dini töreninin yapılamayacağı, evlenmenin geçerliliğinin dini törene bağlı olmayacağı düzenlenmiştir. Kısaca evliliğin tanımı, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünden itibaren bellidir. Bu konuda en ufak bir sorun da yaşanmamaktadır.
Nüfus Hizmetleri Kanunu da evlilik birliğinin kadın ve erkek arasında kurulabileceğine ilişkin hükümler içermektedir.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanununun 3 üncü maddesinin (e) bendinde ise “toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa dair iddialarla ilgili başvuruları incelemek ve gerekli gördüğü hallerde ilgili mercilere iletmek” Komisyonun görevleri arasında yer almıştır.
TCK 122 nci maddesi, 2014 tarihli değişiklik ile “dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından” kaynaklı nefret halini suç alarak tanımlamış ve hapis cezası öngörmüştür. Toplumda nefret söylemi ve ayrımcılık yaratacak, algı yaratacak her türlü eylem ve söylemden uzak durulmalıdır.
Teklifin genel gerekçe ve maddenin gerekçesinde yer alan, aile ve evlilik kurumunun her türlü tehlike, tehdit ve sapkın akımlardan güçlü şekilde korunmasının, Teklifle öngörülen düzenleme ile sağlanmasının mümkün olmayacağı açıktır.
Toplumdan bu düzenleme ile ilgili bir talebin, ya da uygulamada yaşanan sıkıntının varlığından söz etmemiz mümkün değildir.
Özetle;
Başörtüsü ile ilgili getirdiğiniz teklife, başını örten ve örtmeyen kadınlara tam bir güvence getirecek olan önerimizle destek veriyoruz.
24. maddeye ilişkin önergemize tavrınız sizin için samimiyet testi olacaktır.
41. maddeyle ilgili olarak da, bir değişikliği gerektirecek toplumsal bir talep veya anayasal bir boşluk görmemekteyiz.
Anayasanın 24. ve 41. maddeleri birbirinden tamamen ayrı hususlardır. Birlikte değerlendirilmesinin bir anlamı ve gereği yoktur. Konunun ortaya çıkışı da başörtüsüyle olmuştur ve bununla da sınırlıdır.
Toplumsal uzlaşmanın en geniş kapsamıyla oluşması amaçlanmalıdır.